Sahildeki Kafka ve Özgürlük
“Bak, Kafka Tamura, belki de dünyadaki hiç kimse özgürlüğü arzulamıyordur. Arzuladıklarını sanıyorlar sadece. Her şey bir ütopya. Eğer ellerine özgürlük gerçekten geçecek olsa, çoğu insan ne yapacağını şaşırır. Bunu aklında tut. İnsanlar aslında özgürlüklerinin kısıtlanmasından hoşlanırlar.”
“Sen de mi?”
“Evet. Ben de özgürlüğün kısıtlanmasını isterim. Elbette, makul bir ölçüde” dedi Oşima. “Jean-Jacques Rousseau medeniyetin insanoğlunun çit yapmaya başlaması sonrasında doğduğunu söyler. Çok haklı. Tüm medeniyetler çitle çevrelenmiş esaretin ürünüdür. Avustralya yerlileri farklı gerçi. “Onlar, çiti olmayan bir medeniyeti XVII. yüzyıla kadar sürdürmeyi başarmışlardı. Sapına kadar özgür insanlardı. İstedikleri yere gider, istediklerini yaparlardı. Onların yaşamı, kelimesi kelimesine yürüyüşle geçen ömür demekti. Yürümek, onların yaşamında en derin anlamı taşıyan metafordu. İngilizler gelip de hayvan beslemek için çitler kurmaya başladıklarında, onlar bu yeni şeye bir türlü anlam verememişlerdi. Sonra da, o şeyin ne anlamı olduğunu ayrımsayamamış halde, antisosyal tehlikeli varlıklar olarak kabul edilip çorak arazilere sürüldüler. O yüzden, sen de dikkatli olsan iyi edersin, Kafka Tamura. Nihayetinde bu dünyada, yüksek ve sağlam çitler inşa edebilen insanlar ayakta kalır. Bunu reddetmeye kalkarsan, kendini çorak arazilere sürgün edilmiş bulursun.”
Haruki Murakami