Kybalion Üç İnisiye
Sizleri Kybalion isimli kitap hakkında bilgilendirmeye çalışacağım. 1912 yılında yazılan bu kitabın yazarları, üç inisiye isimlerini saklı tutmuşlardır.2005 yılında Hermes yayıncılık tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Bu kitabın ön sözünde yazarlar kitabı ; Hermetizimin Modern bir yorumu, yer altı klasiği ve Ezoterik öğretimin ders kitabı olarak tanımlarlar. Takip eden yıllarda yazarların isimleri ortaya çıkmış olsa da, Kybalion’un kelime anlamı, hangi kaynaklar kullanılarak bu kitabın yazıldığı halen bilinmemektedir.Yazarlardan üçü de felsefe okullarının üyesi ve felsefe dergilerinin editörleridir. Bu yazarlardan çocuk deha olan ( 2 yaşında okuma yazma öğrenen, üç yaşında piyano çalan) Paul Foster Case 1926 yılında New York Fair Port locasında Nura kavuşmuş bir Mason dur.
Bu Yazarların başvurmuş olabilecekleri kaynaklardan en önemlisi efsanevi Zümrüt tabletler veya filozof taşıdır. Filozof taşını bilen Aristo’ nun Secretum Secreterum veya sırların sırrı isimli kitabı ile bu tabletleri belgelediği düşünülür. Bilindiği üzere Yunan filozoflarını, Avrupalılar, Arap yazılarından öğrenmişlerdir. Abdulkadir Geylani’nin “Kitab-ı Sirr Al Asrar” (Sırların Sırrı) kitabı tahminen MÖ 800 yılında Aristonun taşlar kitabından bahseder, bu kitabın çevirisi de kitapçılarda mevcuttur. Bu kitap 1140 yılında o dönemde Arapça yazıları çeviren Johannes Hispalensis tarafından Latince’ye çevrilir. 14. Yüzyılda, muhtemelen bu çevirilerden faydalanan simyacı Ortolanus “Hermes’in Sırrı” isimli bir kitap yazmıştır. Çağımızda pek okunmayan Hermetik literatürür kitapları Rönesans döneminde tam yirmi iki baskı ile satılmıştır. Son zamanlarda Aristo’ nun Secretum Secreterum kitabının Aristo tarafından yazılmadığı kanısı baskın haldedir. Bu yazılara Pseudo Aristo yazıları denilmektedir. Yine Sufi inanışına göre Kitab-ı Sirr Al Asrar” ın kaynağı Aristo değildir. Hz. Cerbail tarafından Muhammedin kızı Fatma’ya indirilen ve dünya hazır olmadığı için açıklanmayan, Kuran’dan üç kez daha büyük olan “Fatma’nın Kitabı” dır. Zümrüt tabletlerden bahseden ünlü isimlerden biri de Sir İsak Newton’dur. Bilimsel yazılardan daha fazla sayıda Simya eserleri olduğu saptanan Newton’un Zümrüt tabletler hakkında yazıları saptanmıştır. Bu yazıların çoğu gizli simgelerle yazıldığı için anlaşılması zordur. Sonuç olarak 1912’de yazılan Kybalion’un kaynağı gizemini korumaktadır.
Kybalion ;
Ezoterik bir eğitimi benimsediği için ilk sayfa “Bilgeliğin dudakları anlamayan kulaklara kapalıdır” cümlesi ile başlar. Hermetik Felsefenin tarihinden, Mısırdaki kökenlerinden, Mısırdan başka ülkelere yayılışından bahseder. Mısırdaki Hocalardan ve Mabetlerden bahseder, bu mabetlere Loca denilir. “Mısır’ın tapınaklarının kapılarından giren iniseyeler, sonrasında, kâhinler, öğretmenler ve üstatlar olarak dünyanın dört bir yanına seyahatler edip, hevesle hazır olanlara kıymetli bilgiyi taşırdı” der. Fakat kadim Mısır’ın bu yüce üstatları arasında bir zamanlar öyle biri yaşardı ki o “Üstatlar Üstadı” diye çağrılırdı. Hermes Trismegistus (Üç Kere Yüce Hermes) diye bilinirdi. O Ökült İrfan’ın babası, astrolojinin kurucusu, simyanın kâşifidir. Hayatının ayrıntıları aradan geçen yıllarda kaybolmuştur .Hz. Musa’dan önce yaşadığı, Hz. İbrahim’in çağdaşı olduğu düşünülür. Musevi tradisyonlara göre Hz. İbrahim’in mistik öğretiyi HERMES’den öğrendiği söylentiler arasında idi. Mısırda Thout, Yunada Hermes ismini almıştı. Yunanlılar Hermesi HRM olarak kısaltırdı. Hermetik öğretiler her ülkede, her dinde bulunmakla birlikte, herhangi bir ülkeyle ya da belirli bir dini mezheple bir tutulmamaya çalışılmıştır. Kadim öğretmenlerin gizli öğretinin bir inanca dönüşmesine karşı çıkmışlardır.Ancak başarılı olamamışlardır.Uzak doğuda Buda, Konfiçyus gibi başlayan felsefi takipçiler din adamlarına dönmeye başladılar. Yine Mısır’da Thouth, Yunanda, Roma’da Hermes tanrı haline geldi. Semavi dinlere’de girdiler, örneğin İncil’de ezoterik eğitimi tarif eden “bebelere süt, erkeklere katı yiyecek ilkesiyle öğretiye sahip çıkmışlardır” gibi tarifler yer aldı. Musevilerde Kabalacılar, Müslümanlarda Sufi’ler Hermetik felsefeyi yaşattılar. Bu konuda en büyük darbeyi Roma döneminde Konstantinapol veya İznik kararları ile Hristiyan Gnostikçiler aldılar. Hıristiyan demir eli felsefeyi, teoloji yorganıyla örtmüş, öğretinin özü ve ruhu Hıristiyan kilisesinden kazınmıştır. Geriye yazılı hiçbir belge kalmamıştır. Musevilikte Kabalacılar ; Enock’un kitabı, Müslümanlarda Sufi’ler ; İdris’in kitabı diye bazı dokümanları saklamaya çalıştılarsa da baskılar sonucu çoğu bilgi yer altına girmek zorun da kaldı. Artık bilgi üstattan öğrenciye, ağızdan kulağa aktarılmakta idi. Yazıldığındaysa, gizli öğretiye karşı kılıç, ateş, kazık, darağacı ve çarmıhla savaş açmış olan Ortaçağ teologlarının infazından kaçabilsin ve anahtara sahip olanlar onu doğru okuyabilsin diye bütün anlam; simgeler, simya ve astroloji terimlerinin peçesiyle örtülmüştür. Hermetik Felsefe hakkında güvenebileceğiniz çok az kaynak kalmıştır. Kybalion bu bilgileri tekrar yazıya döktüğünü ve Hermetik bilgiyi bize aktardığını iddia eden bir kitaptır. Bu felsefede yedi hakikat prensibi vardır “her kim ki bunu bilip anlar, sihirli dokunuşu, tapınak kapılarını sonuna kadar açan büyülü anahtara sahiptir” der kybalion.
Yedi Prensip
- Zihinsellik Prensibi
“Bütün, zihindir. Evren zihinseldir” der Kybalion. Ben Burada Özellikle BÜTÜN tarifi üzerinde durmak istiyorum. “Kimileri ona (her yerde farklı isimlerle çağrılan) bir Tanrı’nın ismini vermiş, kimileri ona Ezeli ve Ebedi Enerji demiş, kimileri Madde diye adlandırmaya çalışmıştır; fakat hepsi onun varlığını kabul etmiştir ”der Kybalion. Bu öyle açık bir şeydir ki, kanıta gerek yoktur. Kybalion bütünü bilinmez olarak tarif eder ancak bu konuda aklın söyledikleri kabul edilmeli ve saygıyla incelenmelidir diye ekler. Hermesçiler Tanrıbilim ile aralarına mesafe koyarlardı. Tanrıbilim; ona kişilik, nitelikler ve karakteristikler tayin edilmesi demektir. Tanrıbilimcilerin teorileri, onun işlerine, iradesine, arzularına, planlarına, tasarılarına dairdir. “BÜTÜN ile insan arasında arabulucu mevkiinde olduklarını zannederler” der Kybalion. Öğrencilerimizin bu tanımları kabul etmesi için ısrar etmiyoruz ancak bu büyük anahtar olmadan üstatlık imkânsızdır, öğrenci beyhude yere tapınak kapılarını çalar ha çalar. Hermes düşüncesi, ilimden bağımsız olarak büyük bir yaratıcıya inanmayı öğütler, ancak bilimi dışlamaz Bu düşünce bilimi piyanonun beyaz tuşlarına, evrenin yaratıcısını ise siyah tuşlarına benzetir. “Sadece beyaz tuşlarla bir eseri çalabilirsiniz ama mükemmel Senfoninin çalına bilmesi için hem beyaz hem de siyah tuşlara ihtiyaç vardır” diye ekler. “Şimdi bilim, tüm evrim ve var oluş teorilerini buna göre düşünün” der.
- Tekabül Prensibi
“Yukarıdaki aşağıdaki gibidir, aşağıdaki yukarıdaki gibidir”. Bu prensip varlık ve hayat’ın çeşitli farklı planlarda süregeldiğinden bahseder. Paralel evrenler teorisine benzetile bilir. Yüce pratik, yüce fiziksel, yüce zihinsel, yüce spritüal planlar olarak ayrılır.
- Titreşim Prensibi
“Hiçbir şey durmaz, her şey hareket eder, her şey titreşir”. Evrenler sürekli genişler ve bir noktadan sonra çökerek teke iner ve sonlanır, daima hareket halindedir. Yine Atomlar sürekli hareket halindedir. Titreşim ne kadar yüksekse, evren hiyerarşisindeki yeri o kadar yüksektir.
- Kutupluluk Prensibi
“Her şey ikilidir; her şey iki kutba sahiptir, her şeyin kendi zıt çifti vardır; benzeyen ve benzemeyen aynıdır; zıtların doğası bir, dereceleri farklıdır; uçlar buluşurlar; bütün hakikatler yarım hakikatlerdir; bütün paradokslar uzlaştırılabilir”. “Bütün doğrular yarı yanlıştır”; “Her şeyin iki yüzü vardır”
- Ritim Prensibi
“Her şey akar, içe ve dışa; her şey dalgalanır; yükselir ve alçalır; her şeyde sarkacın salınımı vardır; sağa salınım, sola salınımla aynıdır; ritim kendini telafi eder”. Hermesçi Üstat dinlenmek istediği noktada kendini kutuplar ve onu öteki uca taşıyacak ritmik sarkaç hareketini nötrleştirir.Kendine hâkim olmayı başarmış bütün insanlar bunu genellikle bilincinde olmadan belirli bir dereceye kadar başarabilirler.
- Sebep Sonuç Prensibi
“Her sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi vardır; her şey yasaya göre olur. Değişim bilinmeyen yasadan başka bir şey değildir; birçok nedensellik planı vardır, hiçbir şey bu yasadan azade değildir”. Bu prensip evrenin yaratılışını bilimsel olarak tarif eden olasılık teorisine zıttır.
- Cinsiyet Prensibi
“Her şeyde cinsiyet vardır; Her şeyin eril ve dişil prensipleri vardır, cinsiyet bütün planlar için geçerlidir”. En çok istismar edilmiş ilkedir. Erkekte dişi, dişide erkek vardır. Genelde anlaşılandan farklı olarak Cinsiyetin anlamı, üretebilmek kabiliyetidir.
Kybalion Hermesin Kitabımıdır ?
Kendi prensiplerinden yola çıkarak Kybalion a bakalım.” Her doğru bir ölçüde yanlıştır”.
Aralık 1945'te Nag Hammadi'ye yaklaşık 10 km uzaklıktaki el-Kasr köyünde çiftçilik yapan Halife ve Muhammed Ali adlı iki kardeş bir mağarada toprağı kazarken toprağa gömülü vaziyette olan bir küp bulurlar. Define buldukları sevinciyle küpü kıran kardeşler küpün içerisinde papirüs sayfalara yazılı birçok kitap bulurlar. Hayal kırıklığına uğrayan kardeşler bu yazıtlara önem vermezler. Belgelerin az bir kısmı kütüphanelere ulaşır, ancak büyük kısmı odun tutuşturmada kullanılır. Bu papirüs sayfaları Hristiyanlığın yasakladığı Gnostik yazılardır. Bu belgelerde Hermes ile ilgili olan bilgiler mevcuttur. Ancak bu belgeler felsefik olmaktan ziyade tarihi olayları anlatır, Hermes geleceği tahmin eden bilge konumundadır Kybalion daki ilkelerin çoğundan bahsedilmez
Hermetik Düşünce ve Rönesans
Semavi dinlerin günahları sebebi ile acı çekerek günlerini tamamlayan önemsiz kulları Rönesans’ta Hermes ilkeleri ile tanışırlar. Kendilerini yaratıcı gücün bir parçası olarak tanımlayan iyisi ile kötüsü ile kendini kabul eden insanlar yaratıcı güçlerinin olabileceğini öğrenirler ve mükemmeli yaratmaya çalışırlar. En önemli yaratıcılık sanatta daha sonra bilimde yaşanacaktır. Hermetik hikâyenin gerçek olup olmadığı tartışmalıdır. Sonuç olarak Rönesans’ta başlayan yaratıcı insan kıvılcımının ateşlenmesinde Hermetik düşünce katkı da bulunmuştur
Hermetik Düşüncenin Unutulması
Rönesans’ta yaratılan eser, köklerini unutacaktır. Deneyciler yaratıcı prensibi bir kenara bırakarak sadece yaptıkları deneyi kutsallaştırmaya ve bir müddet sonra da bunun teorisini yapmaya başlarlar. İlk dönemlerin kutsal ve bütüncül simya anlayışı modern kimyaya, astroloji anlayışı modern astronomiye, Kutsal yaratıcılık modern bilime ve teknolojiye dönmüştür.
Sonuç olarak felsefe ve tarihte sık olarak gündeme gelen Hermetik düşünce hakkında yazılı kaynak bulmak oldukça zordur. Güvenilirliği ve gerçekliği tartışmalı olsa da, tarihi olayları etkileyen bu düşünce hakkında bize fikir veren Kybalion, bizi düşüncelere sevk edebilecek bir Kaynaktır.